Bir insan yaşadığı ayrılık acısını çeşitli şekillerde dile getirir. Bir insan yaşadığı ayrılık acısını çeşitli şekillerde dile getirir. Bu mümkün olmazsa ağlar, dövünür, içine atar, bazen de kendi köşesine çekilir. Ayrılık acısını yaşayan bir şairse, o da duygularını şiirle anlatmaya çalışır. Hislerini mısralara döker. Recâizâde Mahmut Ekrem’in yazdığı “Şevki Yok” adlı şiir bunun açık bir örneğini teşkil ediyor. Şair, genç yaşta kaybettiği oğlunun acısını bu şiirle okura hissettirmeye çalışmış. Şair: Recâizâde Mahmut Ekrem Şiirin vezni: Gül ha zîn sün/ bül pe rî şan/ bâ ğ zâ rın/ şev ki yok Fâ i lâ tün/ Fâ i lâ tün/ Fâ i lâ tün/ Fâ i lün 1. Dörtlük Gül hazîn sünbül perîşan Bâğzârın şevki yok.. Derdnâk olmuş hezâr-ı nağmekârın şevki yok.. Başka bir hâletle çağlar cûybârın şevki yok.. Âh eder, inler nesîm-i bî-karârın şevki yok.. Geldi ammâ n’eyleyim sensiz bahârın şevki yok! Bazı kelimeler bağzâr: bahçe cûybâr: akarsu derdnâk: dertli hâlet: hal hazîn: hüzünlü hezâr-ı nağmekâr: güzel nağmelerle öten bülbül nesîm-i bî-karâr: kararsız rüzgar şevk: keyf, istek Anlamı: Gül hüzünlü, sünbül darmadağınık.. Bahçenin neş’esi yok Her zaman güzel nağmeler söyleyen bülbül dertli olmuş, onun da neş’esi, eski coşkunluğu yok Başka bir halle, başka bir duygu ile çağlayan ırmağın şevki yok Ne yöne gideceğini bilmeyen, kararsız rüzgar, âh edip inliyor; şevki yok Geldi ammâ n’eyleyim sensiz bahârın şevki yok..! Açıklama: Bu kıtanın ilk dört mısrasında, gül, sünbül, bahçe, bülbül, ırmak, rüzgar gibi tabiat unsurları kişileştirilerek her birinin neşesiz, şevksiz olduğu, durumlarına uygun sıfatlarla belirtiliyor. Son mısrada şairin çok sevilen birisinden ayrı olmanın üzüntüsü içinde bulunduğunu anlıyoruz. İçi hüzünle, acıyla dolu olduğu için çevreye de üzgün gözlerle bakıyor, ruhunun acısını tabiata aksettiriyor. 2. Dörtlük Farkı yoktur giryeden rûy-ı çemende jâlenin. Hûn-ı hasretle dolar câm-ı safâsı lâlenin. Meh bile gayretle âğûşunda ağlar hâlenin! Gönlüme te’siri olmaz âteş-i seyyâlenin. Geldi ammâ n’eyleyim sensiz bahârın şevki yok! Bazı kelimeler: âğûş: kucak âteş-i seyyâle: akıcı ateş câm-ı safâ: gönül hoşluğu veren kadeh girye: gözyaşı hâle: bazı geceler ayın çevresinde görülen ışıklı çember hûn-ı hasret: hasret kanı jâle: kırağı, çiğ meh: ay rûy-i çemen: çimenliğin yüzü te’sir: etki Anlamı: Yeşillikler üzerindeki çiğ tanesinin gözyaşından farkı yoktur… Gönle hoşluk veren veren bir şarap kadehine benzeyen lâlenin içi de, hasret kanı ile; hasret acısıyla atkılan kanlı gözyaşlarıyla doluyor… Sevdalı gönüllere arkadaşlık eden, sevimli tebessümler gönderen ay bile ışıktan çemberi içinde şimdi sıkıntı ile ağlıyor. Gönlüm senin yokluğunun üzüntüsüyle öylesine duygusuz bir halde ki adeta ölmüş; akıcı ateşin, yıldırımın bile ona etkisi olmaz… Geldi ammâ n’eyleyim sensiz bahârın şevki yok! Açıklama: Bu kıtada da şair, aynı ruh hali ve aynı dışa vurma mekanizması ile tabiatın başka unsurları üzerinde duruyor. Bir bakıma derdini tabiatla paylaşıyor. 3. Dörtlük Rûha verdikçe peyâm-ı hasretin her bir sehâb.. Câna geldikçe temâşâ-yı ufuktan pîç ü tâb.. İhtizâz eyler çemen.. izhâr eder bin ızdırâb.. Hem tabîat münfail hicrinle.. hem gönlüm harâb… Geldi ammâ n’eyleyim, sensiz bahârın şevki yok! Bazı kelimeler: hicr: sevilen bir şeyden ayrı kalma ihtizâz: titreşme izhâr etme: gösterme münfail: gücenmiş peyâm-ı hasret: hasret haberi pîç ü tâb: sıkıntı ve ızdırab sehâb: bulut temâşâ-yı ufuk: ufuk seyri Anlamı: Göğe baksam, her bulut bana senin hasret haberini verir. Ufukları seyretsem, bu seyirden ruhuma sıkıntı gelir. Çimenliğe dönsem, çimen titrer ve bin ızdırap gösterir. Senin ayrılığının acısıyla hem tabiat küskün ve üzgün, hem de benim gönlüm yıkık! Her yer, her şey bana seni ve senden ayrı kalmanın, seni kaybetmenin üzüntüsünü, ızdırabını hatırlatıyor. Geldi ammâ n’eyleyim, sensiz bahârın şevki yok! Açıklama: Bu şiir, oğlunu kaybetmiş bir babanın gönül sızısını, dinmez hasretini, hiçbir şeyde tad ve şevk bırakmayan gönül yıkıntısını dile getirmektedir. Şair, pek genç yaşta ölen oğlu Nejad’ın acısı ve özlemi içindedir.
|