ADI HALA MEÇHUL

Berna Kumaş Sipahi ikinci romanı ‘Bir Günah Bir Sevap’ta bir ‘hayat oyunu’na davet ediyor okuru. Sipahi yaralarına rağmen hayata sarılmaya çalışan insanlara yalnız olmadıklarını fısıldarken onlara “Yaşadığın her anın tadına var ve cesur ol” diyor.

Berna Kumaş Sipahi sadece başarılı bir iş kadını değil, iki senedir yazar kimliğiyle de karşımızda. 2017’de yayımlanan ilk romanı ‘Gökten Üç Elma Düştü’de yepyeni bir kalemin heyecanını hissettiren Sipahi, ikinci romanında bir adım ileri taşıdığı kurgusu ve hikâyeciliğiyle karşımızda.

‘Bir Günah Bir Sevap’ın önsözüne Sipahi şöyle bir cümleyle başlıyor: “Etrafımız yaralarını sarmak yerine yaralarına sarılmış onlarca insanla dolu.” Romanını da tam da bu insanlara, bana kalırsa daha doğru haliyle bu kadınlara adamış. Kitap bir ‘hayat oyunu’ ile yaralarına rağmen hayata sarılmaya çalışan, günahıyla sevabıyla hayatı seven insanlara yalnız olmadıklarını fısıldarken onlara “Yaşadığın her anın tadına var ve cesur ol” diyor. Çünkü hayat cesurları sever! Bu kitap eşleri, sevgilileri tarafından aldatılmış, yaralarını sarmış ya da sarmaya çalışan tüm insanlara sunulmuş hediye gibi, pırıl pırıl parlıyor. Ve okuruna “Asla pes etme, çünkü sen bundan fazlasısın” diye göz kırpıyor. 


Kitabın başkahramanı Naz, maddi bakımdan görece alt seviyede bir ailede büyümüş ama kendini başarılı olmaya adamış bir kadındır. Bu konuda büyük çaba harcayan Naz, yıllar içinde kendi işini kurmuş, ailesinden kopup hayat çizgisini çizmiş ve kariyerinde yükselişine devam etmektedir. Maria Hanım ise onun için, henüz taşındığı lüks apartman dairesindeki yaşlı ve sevecen yan komşu olmasının ötesinde eksikliğini hissettiği anne figürünün de tamamlayıcısı, yoldaşı olacaktır. Henüz 30’larının ortasındaki Naz ile 80 yaşındaki Maria’nın zamana meydan okuyan dostluğu birbirlerinin yaralarını sardıkları bir yolculuğa dönüşecektir. Naz’ın hayatına giren yakışıklı, karizmatik ama evli bir erkek olan Uğur ise bir yara açıcı... Kitabın bu isimlerin yanı sıra bir kahramanı daha var: İzmir. Karakterlerinin yolculuğuna eşlik eden İzmir sokakları ile kitap, bu şehre bir güzelleme gibi.

Her şey Naz’ın yeni taşındığı apartman dairesinde, çekmecede isimsiz bir mektup bulmasıyla başlıyor. Mektup yaklaşık iki yıl önce yazılmış ve daireyi tutacak kirasını beklemektedir. Mektubu bulan, bir oyuna davetlidir... Kısaca bir hayat oyunu olan bu oyun, oyuncusundan iki şey talep eder, sabır ve sır. Adını sanını bilmediğimiz mektup sahibi mutlu bir hayatın sırrının dengeden geçtiğini söylemektedir. Bu yüzden oyunun adı ‘bir günah bir sevap’tır. Eğer kişi oynamayı kabul ederse bir banka kasasında kendisini yüklüce bir miktar para ve bir mektup daha beklemektedir. Kulağa fazlasıyla tuhaf ama bir o kadar da iddialı gelmiyor mu? Oyuna katılmakta başlangıçta kararsız kalsa da Naz, sonradan hem merakına hem de arzusuna yenik düşüp banka kasasının yolunu tutacaktır. Buradaki mektup ise oyunun kendisinden istediği şeyi açıkça dile getirir. Oyunun amacı aldatan erkeğin cezalandırılmasıdır. Evet, doğru okudunuz.


Mektubu yazana göre aşkı lekeleyen erkeklerin cezasını çekmesi gerekmektedir. Çünkü bir kadının hayatını karartıp sonrasında hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam eden erkekler asıl günahkârlardır. Bu yüzden afişe edilmeleri ve hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam etmenin mümkün olmaması gerekir. Mektup sahibi Naz’ı günahıyla sevabıyla bir hayat oyununa davet ederken, bir yandan da herkesin çok aşina olduğu aldatma-aldatılma meselesine farklı bir boyut getiriyor.

BİR GÜNAH BİR SEVAP
Berna Kumaş Sipahi
Doğan Kitap, 2019
320 sayfa, 26 TL.

Yorumlar